21 Eylül 2010 Salı

"LA VALL DE BOI" VE "SIERRA Y CANONES DE GUARA"

Açık bir gökyüzüne uyanıyoruz, hava serince. Dünkü yağmur sanki gökyüzünü yıkamış, tüm renkler gözüme o kadar parlak, o kadar canlı görünüyor ki! Kahvaltıdan sonra vakit geçirmeden motor başı yapıyoruz. Tabii, vazife bizi bekliyor:) Ainsa' ya giden yolun tadını çıkarıyorum. Bu sefer N-260 üzerinde sola dönüyoruz. Fordada del Toscar' a kadar, tarım alanlarının arasından, hızlı ve nisbeten düz yolda ilerliyoruz. N-260' ın nehir yatağını takip etmeye başlamasıyla beraber yol kıvrımlanmaya başlıyor. Özellikle Campo ile Castejon de Sos arası hem manzara hem de yol çok güzel, dik bir kanyonun içinde yol alıyoruz. Buradan El Pont de Suert' e kadar solumuzda Pirenelerin 3404 metre ile en yüksek zirvesi olan Aneto Zirvesini içinde barındıran ve İspanya Fransa sınırında olan Posets-Maladeta Doğal Parkı muazzam görüntüler veriyor. http://www.benasque.com/Disfruta-de/El-aire-puro/Parque-Natural-Posets-Maladeta Sağımızda ise Turbon...
El Pont de Suert' e gelmeden hemen önceki yol ayrımı bizi L500 ile Boi vadisine götürüyor. Boi vadisindeki 6 köyde 11. ve 12. yüzyıldan kalma kiliseler var. Bunlar UNESCO Dünya Mirası Listesinde http://whc.unesco.org/en/list/988. Barruera' ya gelene kadar sağa sola bakıp kilise arıyorum ama bir tane bile göremiyorum. Diğer kiliselerin olduğu köyler bu yolun daha içlerinde, sadece tabelalarını görebiliyorum. Neyse ki Barruera' daki kilise yolun kenarında. Yolun sonuna kadar gidip dönüşte burada kahve molası vermeye karar veriyoruz. Bu yolun sonu Aigüestortes i Estany de Sant Maurici Doğal Parkı. Şu anda tam batısında olduğumuz doğal parkın tam doğusundaki Espot' ta iki gün önce öğlen yemeği yemiştik. Tarifi zor güzellikteki Boi vadisinin içinden gidiyoruz. Bir süre sonra karşımıza çıkan yol ayrımı sağ tarafın Taüll köyüne gittiğini, sol tarafınsa parka gittiğini gösteriyor.

Tercihimizi iyi ki parktan yana kullanmışız. Bu güzel vadinin içindeki dar yolda kıvrıla kıvrıla ilerliyoruz. Parkın kapısından geçince yol iyice daralıyor, sanki oyuncak araba yolu. Sık bir ormanın içinde yokuş yukarı ilerliyoruz. Yolun sonunda önümüzü bir baraj duvarı kesiyor. Motorumuzu otoparka bırakıyoruz, baraja doğru yürüyoruz. Yürüyüşe ve kaya tırmanışına gelmiş çok sayıda insan var. Her fırsat değerlendiriliyor, hiç bir doğal güzellik sahipsiz ve aktivitesiz bırakılmıyor.


Doğa o kadar etkileyici, baraj duvarı o kadar yüksek ki, arkasında kocaman bir baraj gölü beklentisiyle duvarın üzerine çıkıyoruz. Beklentimin tam tersine küçük bir gölle karşılaştım. Ama derin olduğu renginden belli.





Bir süre doğanın tadını çıkardıktan sonra Barruera' ya dönüp kilisenin karşısındaki restorana oturuyoruz. Öğlen olmak üzere ve karnımız acıktı. Ortam da çok hoş, bari öğlen yemeğimizi burada yiyelim diyoruz. Ama ne mümkün! Mutfak 13:30' dan önce açılmıyormuş, bir tek kahve sunabilirlermiş. Yapacak birşey yok, kahvemizin yanına bisküvi ve kek katık edip açlığımızı bastırıyoruz. Boi vadisine veda edip el Pont de Suert' te N-230 adını alan esasen N-260' ın devamı olan yolda güneye yöneliyoruz. Hedefimiz geç bir öğlen yemeği yemeyi planladığımız Barbastro, ama biz henüz bilmesek de açlık molayı Benabarre' de vermemize sebep olacaktı.

El Pont de Suert' i geçer geçmez başlayan baraj gölü tam 12 kilometre boyunca bize eşlik etti. Yol harikaydı; hem hızlı, hem virajlı hem manzaralı. Bir yol tamir ekibine rastlıyoruz. Bizi durdurdukları yer tam yeni asfaltın serilmekte olduğu yer. Öyle bir özenle seriyorlar ki asfaltı, gün sonunda yaptığımız değerlendirmede sevgili kocama " ben pastanın üzerine kremayı bu kadar nazik, bu kadar ölçülü biçili sürmüyorum! " diyorum. Yolları çok ama çok kaliteli. Aaaah, ah! Puente de Montanana' ya kadar Katalonya - Aragon sınırında güneye doğru gidiyoruz. Güneye yani Pirenelerin eteklerine gittikçe coğrafya düzleşiyor, orman kalmıyor. N-230 bizi buradan itibaren Aragon içinde batıya doğru götürüyor. Yol kalitesi gerçekten çok güzel ama etraf ağaçsızlaşıp bozlaşınca, bir de güneşi karşımızdan almaya başlayınca Benabarre' de yemek molası vermeye karar veriyoruz.

Bir tepenin üzerinde bir kale var, şehir onun etrafına kurulmuş. Kızılımsı toprak rengi hakim, ya da ben öyle algılıyorum. Genişçe bir bahçesi olan ve şu anda adını hatırlayamadığım restorana oturuyoruz. Tuhaf şekilde yandaki restoranın adını hatırlıyorum: Can Pere. Bir daha yolumuz buraya düşerse ve yemek yemek zorundaysak, yandaki restoranı denemek üzere kafama not alıyorum. İyice dinlendikten sonra yola devam ediyoruz. Artık bizi Barbastro' ya götürecek olan N-123' ün üzerindeyiz ve bu kentin çıkışında, tarım aletleri fabrikasının yanında, asıl durmayı planlamış olduğumuz restoranı görüyorum.

Barbastro' dan itibaren N-240 adını alan yol batı-kuzeybatı istikametinde bizi Peraltilla sapağına getiriyor. Burada A-1231' i takip ederek kuzeyimizdeki Sierra y Canones de Guara Doğal Rezervine ulaşacağız. Colungo' ya kadar çok küçük köylerin, tarım alanlarının ve bağların içinden geçiyoruz. Kenardaki tabelanın üzerinde " Dikkat! Hiçbir işaretlemesi olmayan bir yoldur." uyarısı var. Önümüzde çok uzaklarda Pireneler' i görmeye başladık. İçinden geçtiğimiz köylerin meydanlarında oturan köylü erkek ve kadınlar bize merak ve ilgiyle bakıyorlar. Bu bakışı bir yerlerden tanıyorum:)

Colungo' dan itibaren doğal rezervin içine giriyoruz, yolda işaretlemeler başlıyor ve iki teker üzerinde bir başka çifte rastlıyoruz, selamlaşıyoruz. Yol sanki bir çanağın kenarına yapılmış, neredeyse 360 derece görüş açısı var; çok ıssıs ve çok yalnız hissediyorum. Doğa Pirenelerden oldukça farklı, ama vahşi ve yalın bir çekiciliği var. Fotoğraf çekemedim ama internetten bu fotoğrafı buldum. Ben yolun bu kısmından keyif aldım.

Almazzore' den itibaren yol doğal parkın doğu sınırını oluşturuyor ve Eripol' den sonra muhtemelen sadece civar köylerin sakinlerinin kullandığı bozuk yol bizi Ainsa' ya arka kapısından ulaştırıyor. Vakit kaybetmeden istikamet kuzey; A-138 üzerinden Pirenelerde bir dahaki sefere kadar son gecemizi geçirmek üzere Bielsa.