1 Temmuz 2010 Perşembe

3. GÜN : DOLOMİTLER




Doğuya doğru yönelip otelimizden yaklaşık 13 km uzaklıktaki Passo Falzerego' yu (2105 m) aşmak üzere yola çıkıyoruz. Andraz' dan hemen sonraki yol ayrımına kadar yumuşak yumuşak kıvrılan yol, ayrımın hemen sonrasında başlayacak olan hairpinler için iyi bir ısınma imkanı sağlıyor. Bizim yol aldığımız batı yamacında Pocol' a gelene kadar 17 tane hairpin var. Bunların dışında tatlı virajların olduğu, manzaranın gene olağanüstü olduğu bir yol. Dört bir yanımızdaki dağlar yol boyunca olağanüstü pozlar veriyor. Pocol' a gelmeden hemen önce güneydeki Passo di Giau' ya ulaşmak için sağa dönüyoruz. Passo di Giau (2236 m) bizim favori geçitlerimizden. Tepesinde 360 derece muazzam bir görüş imkanı sunuyor. Sevgili kocam burada bir defa daha kısa bir şekerleme yapıyor. Hem kuzey hem de güney yamaçları hairpinler ve akışkan virajlarla dolu, uzunca ve gene çok zevkli bir yol. Hemen park alanının oradan bir trekking patikası başlıyor, burada biraz yürümek ve etraftaki sonsuzluğa bir kaç metre daha yukarıdan bakabilmek çok hoş.
Vakit kaybetmeden yola çıkıyoruz ve Selva di Cadore' den güneydoğu yönündeki Zoldo Vadisi' ne yöneliyoruz. Burada karşımıza ilk olarak Passo Duran (1605 m) çıkacak. Bu yol 3 yıl önce ilk defa geçerken korkudan ödümü kopartmıştı. Eğim yüksek, virajlar keskin ve yol çok ama çok dar. Çıkarken kendi kendime bin defa tekrarlamıştım " ölsem de bu yoldan geri dönmem, gerekirse yürüyerek inerim !!!" Ama büyük konuşmuşum, o tecrübeden sonra sanırım 4 defa daha o yolu yaptım, hem de ne büyük zevkle:) Yolun başında 3 ya da 4 tane küçücük köyün içinden geçiliyor, köylerin içinde yol o kadar daralıyor ki ancak karşılıklı 2 motor geçebilir, 1 araba ve 1 motor için bile dar, yol boyunca zemin diğer yollara göre bozukça. Ama içinden geçtiğimiz yemyeşil sık orman her virajında öyle görüntüler sunuyor ki bize, her kareyi bir film gibi kaydediyorum zihnime; gözlerimi 1001 ton yeşille tıkabasa dolduruyorum. Ve o yeşili, verdiğimiz kısa molada içtiğim cappucinomun köpüklü beyazına katıştırıyorum.
Passo di Duran yolu bizi direkt - meydanında güzel bir panini dükkanı olan - Agordo' ya indiriyor. Buradan Passo di Cereda' dan (1369 m) geçmek üzere güneybatıya yöneliyoruz. Yol alçaldığı için tatlı virajlarla ve çok sayıda irili ufaklı köylerle dolu ormanlık yolda ilerliyoruz. Yolun başında sadece 6, sonunda ise 2 adet hairpin var. Arkamızda 5 motordan oluşan bir grup bizi takip ediyor ve birlikte çok keyifli bir sürüş gerçekleştiriyoruz. Onlar mola vermek üzere duruyorlar biz ise benim bu bölgedeki en sevdiğim geçit olan Passo di Rolle' ye (1973 m) gitmek için Tonadico' dan hemen sonra kuzeybatıya yöneliyoruz.

OTELİMİZ : CESA PADON




Otelimiz Cesa Padon' un http://www.cesa-padon.it/ sahibi Marinella bizim için bu sefer çatı katındaki Boe isimli odayı ayırmış.






Odamız otelin arka tarafına bakıyor; balkona çıktığımızda kendimizi çeşit çeşit kuşun sabah ayrı, akşam ayrı şarkılar söylediği ormanın içinde gibi hissediyoruz. Marinella' yı ve annesini geçen yıl bıraktığımız gibi, kızı Isabel' i ise büyümüş olarak buluyoruz. Bu otelin aşçısı olan Marinella' nın erkek kardeşi muazzam güzellikte yemekler pişiriyor. Her sabah akşam yemeği için belirledikleri 3' er adet primi piatti ve ana yemekten hangisini tercih ettiğimizi soruyorlar. Tatlı da yemekten sonra gene 3 seçenek arasından tercih edilerek alınıyor. Geniş bir salata büfesi ve kapsamlı bir şarap menüsü var. Burada olmak bizi mutlu ediyor:) Açık büfe olan sabah kahvaltısında ise özellikle minik kruvasanlara sevgili kocam bayılıyor... Akşam yemeklerimizin bu seferki şampiyonu yabani mantarlı risottoydu.

Sabah kuşlar bizi uyandırıyor ve kahvaltımızı edip erkenden mesaiye başlıyoruz. Hava parçalı bulutlu ve ılık. Burada tam bir hafta önce 2-3 cm kar olduğuna inanmak güç. Bugün doğu ve güney geçitlerini yapmayı planlıyoruz.