3 Temmuz 2010 Cumartesi

5. GÜN : DÖNÜŞ YOLU


Güzelim kahvaltı büfesini bu sabah biraz daha uzun ziyaret ediyorum. Yola çıkmadan önce hem karnımı iyice doyurmak, hem de bu güzel peynirlerin ve ekmeklerin tadını iyice çıkarmak istiyorum. Kahvaltıdan önce motoru hazırlamış, tulumlarımızı ve kasklarımızı motorumuzun yanına koymuştuk. Marinella ve ailesiyle vedalaştıktan ve önümüzdeki sene için sözleştikten sonra (inşallah:)) yola koyuluyoruz. Dün yapmayı planladığımız geçitlerden sırasıyla Passo di Campolongo' yu ve Passo di Gardena' yı geçeceğiz. Yol boyunca aralıklarla yol yapım çalışması var ve oldukça kalabalık. Akıcı bir seyir yapamıyoruz. Ama bu durum bana etraftaki manzarayı oburca gözlerime doldurma şansı veriyor. Passo di Campologo' nun inişinde güzel mi güzel Corvara kasabası var. Bu kasabayı ilk gördüğümde o kadar etkilenmiştim ki derin bir nefes almış ve uzun süre nefesi vermeyi unutmuştum. Kasabaya hakim hairpinlerden birinin içindeki banklardan birine oturmuş dakikalarca kasabayı seyretmiştik. Bank yerinde duruyor, bu güzellikten etkilenmiş başka insanlar fotoğraflar çekiyorlar. Hakkında hiçbirşey bilmediğim insanlarla aynı duyguları yaşıyor olmak içime sıcaklık yayıyor.
Gene yol yapım çalışmaları sebebiyle dura kalka Passo di Gardena' yı ve Gardena vadisinin üç incisini - Selva di Val Gardena, Santa Cristina Val Gardena ve Ortisei (Sankt Ulrich) - sırayla ardımızda bırakıyoruz. Klausen' e kadar olan ormanlık yol bir veda gibi, yumuşak yumuşak kıvrılıyor ve ben uçanhalımın üzerinde gerçekliğe doğru son seyrimi yapıyorum. Sevgili kocam otoyola girmeme kararı veriyor ve taa Brenner' e kadar Südtirol kentlerinin içinden geçerek gidiyoruz. Buradan otoyola giriyoruz ve Eben' e kadar çabucak gidiyoruz. Eben çıkışı bizi sırasıyla Avusturya sınırları içindeki Achensee ve Almanya sınırlarındaki Tegernsee isimli muazzam göllerin kenarından geçiriyor ve yavaş yavaş Münih' e yaklaştırıyor. Göllerdeki beyaz yelkenler gökteki pofidik bulutlarla yarışıyorlar. Holzkirchen' e geliyoruz ve otoyol bizi Frankfurter Ring' e ulaştırıyor.
Ben daha şimdiden bir sonraki yolculuğumuzu düşünüyorum...

4. GÜN : HÂLÂ DOLOMİTLERDEYİZ


Dün doğu ve güney geçitlerini yapmaya karar vermiştik. Çünkü batı geçitlerini aşarak gidilen ve geçen sefer içinde çok iyi vakit geçirdiğimiz Gardena vadisinin üç incisinin en büyüğü olan Ortisei' yi son güne bırakmak ve kentin içinde biraz dolaşmak istemiştik. Tabii 27 Haziran 2010 tarihindeki Sella Ronda Bike Day' i gözden kaçırmışız : http://www.sellarondabikeday.com/ Yüzlerce bisikletçi Arabba' dan başlayarak saat yönünde sırasıyla Passo Di Pordoi' yi (2239 m), Passo di Sella' yı (2244 m), Passo di Gardena' yı (2121 m) ve Passo di Campolongo' yu (1875 m) geçerek yeniden Arabba' ya inecekleri için bu yollar bütün motorlu taşıtlara kapalıymış. Olay mahallinde inceleme yapmak üzere Arabba' ya doğru yola çıktık. Bisikletler sel gibi Arabba yönüne, motosikletler ise sel gibi Cortina d'Ampezzo yönüne gidiyordu. Kadın, erkek, yaşlı, genç yüzlerce bisikletçi mükemmel havada bu şenliğin tadını çıkaracaklar... Carabinieriler Passo di Pordoi girişini kapatmışlar, göbekten geriye dönüyoruz ve dün yaptığımız yolları bir defa daha yapmak üzere tekrar yola koyuluyoruz. Bir sekiz çizerek dünkü rotamıza Passo di Cibiana' yı (1530 m) ve Passo di Valles' i (2032 m) ilave ediyoruz. Bugünün en akılda kalan hatırası ve sonradan üzerinde epey konuştuğumuz Passo di Rolle tırmanışı ve inişi boyunca art arda yol aldığımız kırmızı Gold Wing...

2 Temmuz 2010 Cuma

3. GÜN : DOLOMİTLER' E DEVAM


Tonadico' dan Passo di Rolle' ye (1973 m) döner dönmez hairpinler ve keskin virajlar başlıyor. Son büyük yerleşim yeri olan San Martino di Castrozza' ya kadar orman içinden giden yolda sağlı sollu yüksek zirveler muazzam bir görüntü sunuyor. Ağaçların bitmesiyle beraber yılan gibi kıvrılmış olan hairpinleri görüyorum ve onları birbiri ardına geçen diğer motorlara bakıyorum. Bu anda hem ululuğu hem de yalınlığı aynı anda kalbimin içinde hissediyorum. Yol boyunca Mozart' ın 40. Senfonisinin 3. Bölümü kulaklarımda çınlıyor. Tepeye ulaştığımızda bu seyahatte Pale di San Martino' yu izleyerek bu parçayı dinleme dileğimi gerçekleştiriyorum. Bu görüntü ve bu notalar içimde aynı etkiyi yaratıyor: " YAŞIYORUM". Burada birşeyler yiyiyor ve biraz uzunca zaman geçiriyoruz.




Daha gidilecek yollar ve görülecek güzellikler var; kuzeydoğudaki Alleghe' ye oradan da gene çok güzel bir geçit olan Passo di Fedaia' ya ulaşmak için yolu sağa doğru takip ediyoruz. Sayısız virajda dönerken Pale di San Martino bize güzelliğini farklı açılardan cömertçe sunuyor. Falcade' yi ardımızda bırakıp Alleghe' ye geliyoruz. Alleghe bir masal kasabası gibi. İçinde büyük bir göl var ve otelimizden sola baktığımızda gördüğümüz Civetta' nın eteklerine kurulmuş. Evlerin balkonlarından sarkan rengarenk petunyalar bizi selamlarken usul usul kasabanın içinden geçiyoruz. Sağımda kayakçıları piste taşıtan teleferik istasyonunu görüyorum.
Capril' den hemen önce sola dönüyoruz çünkü Passo di Fedaia (2057 m) kuzeybatımızda. Otelimizden baktığımızda önümüzde gördüğümüz Marmolada' nın eteklerine kurulmuş çok sayıda sevimli küçük köyün içinden geçiyoruz. Bu yolu her zaman sevmişimdir. Asfaltın kalitesi ve virajlar akıcı bir sürüş imkanı sağlıyor sevgili kocama. Bu geçidin hem çıkışında hem de inişinde benim çok sevdiğim countersteeringleri kullanıyor ve beni mutlu ediyor:) Kocaman baraj gölünü görüyoruz ve tepeye gelmekte olduğumuzu anlıyoruz. Burada uzunca bir kahve molası veriyoruz. Yüzümüzde ılık güneş hafifçe kestiriyoruz bankların üzerinde. Dönüş yolu boyunca solumuzda dağın eteklerindeki baraj gölü bize eşlik ediyor ve ben ondan gözlerimi alamıyorum.
Canazei' ye ulaşıyoruz ve otelimize gitmeden önce aşmamız gereken son geçit olan Passo di Pordoi' ye (2239 m) yöneliyoruz. Bu geçit turist otobüsleri, karavanları, motosikletleri, bisikletleri ve binek arabalarıyla çok yoğun bir yol. Fazlasıyla turistik, özellikle haftasonları şenlik yeri gibi oluyor. Ama saat 6' dan sonra el ayak çekiliyor ve adeta bir pist gibi az sayıda sürücüye kalıyor. Canazei tarafında 30 küsur tane, Arabba tarafında ise 33 tane işaretlenmis hairpin var birbiri ardına. Her iki yönde de hem inişi hem de çıkışı çok zevkli, manzaralı bir yol. Zaten burada nerede manzara yok ki! Canazei tarafındaki açık pembe asfalt çok hoşuma gidiyor. Bu pembe asfaltı başka yerlerde de zaman zaman görüyoruz. Bu sefer burada durmadan yolumuza devam ediyoruz, Arabba' ya iniyoruz ve kıvrım kıvrım yol bizi otelimize götürüyor.

HARİTALAR

1. Gün : Münih - Tiefencastel


2. Gün : Tiefencastel - Livinallongo Col Di Lana



3. Gün : Dolomitler


4 Gün : Dolomitler

1 Temmuz 2010 Perşembe

3. GÜN : DOLOMİTLER




Doğuya doğru yönelip otelimizden yaklaşık 13 km uzaklıktaki Passo Falzerego' yu (2105 m) aşmak üzere yola çıkıyoruz. Andraz' dan hemen sonraki yol ayrımına kadar yumuşak yumuşak kıvrılan yol, ayrımın hemen sonrasında başlayacak olan hairpinler için iyi bir ısınma imkanı sağlıyor. Bizim yol aldığımız batı yamacında Pocol' a gelene kadar 17 tane hairpin var. Bunların dışında tatlı virajların olduğu, manzaranın gene olağanüstü olduğu bir yol. Dört bir yanımızdaki dağlar yol boyunca olağanüstü pozlar veriyor. Pocol' a gelmeden hemen önce güneydeki Passo di Giau' ya ulaşmak için sağa dönüyoruz. Passo di Giau (2236 m) bizim favori geçitlerimizden. Tepesinde 360 derece muazzam bir görüş imkanı sunuyor. Sevgili kocam burada bir defa daha kısa bir şekerleme yapıyor. Hem kuzey hem de güney yamaçları hairpinler ve akışkan virajlarla dolu, uzunca ve gene çok zevkli bir yol. Hemen park alanının oradan bir trekking patikası başlıyor, burada biraz yürümek ve etraftaki sonsuzluğa bir kaç metre daha yukarıdan bakabilmek çok hoş.
Vakit kaybetmeden yola çıkıyoruz ve Selva di Cadore' den güneydoğu yönündeki Zoldo Vadisi' ne yöneliyoruz. Burada karşımıza ilk olarak Passo Duran (1605 m) çıkacak. Bu yol 3 yıl önce ilk defa geçerken korkudan ödümü kopartmıştı. Eğim yüksek, virajlar keskin ve yol çok ama çok dar. Çıkarken kendi kendime bin defa tekrarlamıştım " ölsem de bu yoldan geri dönmem, gerekirse yürüyerek inerim !!!" Ama büyük konuşmuşum, o tecrübeden sonra sanırım 4 defa daha o yolu yaptım, hem de ne büyük zevkle:) Yolun başında 3 ya da 4 tane küçücük köyün içinden geçiliyor, köylerin içinde yol o kadar daralıyor ki ancak karşılıklı 2 motor geçebilir, 1 araba ve 1 motor için bile dar, yol boyunca zemin diğer yollara göre bozukça. Ama içinden geçtiğimiz yemyeşil sık orman her virajında öyle görüntüler sunuyor ki bize, her kareyi bir film gibi kaydediyorum zihnime; gözlerimi 1001 ton yeşille tıkabasa dolduruyorum. Ve o yeşili, verdiğimiz kısa molada içtiğim cappucinomun köpüklü beyazına katıştırıyorum.
Passo di Duran yolu bizi direkt - meydanında güzel bir panini dükkanı olan - Agordo' ya indiriyor. Buradan Passo di Cereda' dan (1369 m) geçmek üzere güneybatıya yöneliyoruz. Yol alçaldığı için tatlı virajlarla ve çok sayıda irili ufaklı köylerle dolu ormanlık yolda ilerliyoruz. Yolun başında sadece 6, sonunda ise 2 adet hairpin var. Arkamızda 5 motordan oluşan bir grup bizi takip ediyor ve birlikte çok keyifli bir sürüş gerçekleştiriyoruz. Onlar mola vermek üzere duruyorlar biz ise benim bu bölgedeki en sevdiğim geçit olan Passo di Rolle' ye (1973 m) gitmek için Tonadico' dan hemen sonra kuzeybatıya yöneliyoruz.

OTELİMİZ : CESA PADON




Otelimiz Cesa Padon' un http://www.cesa-padon.it/ sahibi Marinella bizim için bu sefer çatı katındaki Boe isimli odayı ayırmış.






Odamız otelin arka tarafına bakıyor; balkona çıktığımızda kendimizi çeşit çeşit kuşun sabah ayrı, akşam ayrı şarkılar söylediği ormanın içinde gibi hissediyoruz. Marinella' yı ve annesini geçen yıl bıraktığımız gibi, kızı Isabel' i ise büyümüş olarak buluyoruz. Bu otelin aşçısı olan Marinella' nın erkek kardeşi muazzam güzellikte yemekler pişiriyor. Her sabah akşam yemeği için belirledikleri 3' er adet primi piatti ve ana yemekten hangisini tercih ettiğimizi soruyorlar. Tatlı da yemekten sonra gene 3 seçenek arasından tercih edilerek alınıyor. Geniş bir salata büfesi ve kapsamlı bir şarap menüsü var. Burada olmak bizi mutlu ediyor:) Açık büfe olan sabah kahvaltısında ise özellikle minik kruvasanlara sevgili kocam bayılıyor... Akşam yemeklerimizin bu seferki şampiyonu yabani mantarlı risottoydu.

Sabah kuşlar bizi uyandırıyor ve kahvaltımızı edip erkenden mesaiye başlıyoruz. Hava parçalı bulutlu ve ılık. Burada tam bir hafta önce 2-3 cm kar olduğuna inanmak güç. Bugün doğu ve güney geçitlerini yapmayı planlıyoruz.